Birsen Karaca Çevirileri
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881) romanları ve öyküleriyle dünya klasikleri arasında sarsılmaz bir yer edinmiş Rus yazar, gazeteci ve yayıncıdır. Dostoyevski, eserlerinde ele aldığı konularla yalnızca edebiyat değil, kriminoloji, teoloji, sosyoloji, psikoloji, eğitim araştırmaları alanlarında çalışan araştırmacıların da ilgi alanında olan bir yazardır. Dostoyevski eserlerinde kişilik çözümlemeleri yapar. Kimi zaman bu kişilikler Peterburg’a, evlere, sokaklara vs. ait olsa da onun temel malzemesi insandır. Rus edebiyatının “küçük insanları”, “gereksiz insanları” Dostoyevski’nin öykülerinde “hayalperest” olarak adlandırılır. Bu hayalperestler gerçek dünyadan kopmuş, romantik hayallerle kurduğu düş dünyasında yaşayan tuhaf “yaratıklar”dır. Beyaz Geceler’in okuru bu verilerin hepsini gözlemleme olanağına sahip olacaktır. “Hayalperest! Affedersiniz, ama nasıl bilmemiş olabilirim ki? Ben kendim bir hayalperestim! Bazen büyük annemin yanında otururken aklıma neler neler gelmez. Hayal kurmaya başlayınca dalar gidersin.”
İNSANCIKLAR
İnsancıklar Dostoyevski’nin sanatı incelenirken gözden kaçırılmaması gereken bir eserdir. Bu eserde gündeme gelen sorunlar, sanatsal uygulamalar, yaratılan imgeler, işlenen motifler, resmedilen karakterler ve diğer her şey, yazarın daha sonra kaleme aldığı istisnasız her eserinde farklı bir yaklaşım ve uygulamayla okurun beğenisine sunulmuştur.
İnsancıklar, mektup formunda yazılmış bir eserdir. Eserin ana motifi aşktır. Bu aşk iki boyutludur: Bir boyutunda Makar Alekseyeviç Devuşkin’in, diğer boyutunda Varvara Alekseyevna Dobroselova’nın aşkı vardır.
Sizi, insanları eğlendirmek ve doğayı süslemek için yaratılmış cennet kuşuyla kıyasladım. Varenka, o an düşündüm ki, kaygı ve endişe içinde yaşayan biz insanlar, cennet kuşlarının kaygısız ve saf mutluluklarını da kıskanıyor olmalıyız...
ÖYKÜLER ATEŞLER & ÇUKURDA
Anton Pavloviç Çehov (1860-1904) öykü ve oyun yazarıdır. Dünya edebiyatının klasikleri arasında sarsılmaz bir yeri vardır. Çehov, bir röportajında öncü olmayı başarabilmiş yazarların anlatım tekniklerini mükemmelleştirdiğine vurgu yaparak “Büyük insanlar bir yerlere doğru giderler ve bizi oraya çağırırlar.” der. Bugün Çehov’un kendisi de sözünü ettiği o öncü yazarlardan birisi olarak anılmaktadır. O, eserlerinde kahramanlarının iç dünyasındaki değişim sürecini anlatır. Öykülerinde çok farklı sosyal katmanlardan ve etnik gruplardan seçtiği değişik yaşlarda bireyleri ve farklı türlerden canlıları resmeder.
Birsen Karaca, Çehov’un ilgiyle okuyacağınız iki uzun öyküsünü bu kitap için çevirdi: “Ateşler” ve “Çukurda”.
*
“Öğrenci ellerini ceplerine sokmuş, hareketsiz duruyordu ve gözlerini ateşlerden ayırmıyordu. Mühendisi dinlemiyordu, bir şeyler düşünüyordu ve öyle görünüyordu ki, insanın canının ne konuşmayı ne de dinlemeyi istediği zamanlardaki ruh hali içindeydi.”
*
“Anneciğim, neden bunu böyle çok seviyorum? Neden bunu bu kadar çok arzu ediyorum?” diye sordu. “Kim bu? Nasıl bir şey böyle? Küçücük bir tüy gibi, bir kırıntı parçası gibi hafif ama onu seviyorum, büyük bir insanı sever gibi seviyorum. Hiçbir şey yapamıyor, konuşamıyor ama ben onun küçücük gözleriyle ne istediğini anlıyorum.”