Günümüz Öyküler Seçkisi Seti -2
Kumuklar, tarihsel olarak Dağıstan, Çeçenistan ve Kuzey Osetya topraklarında yaşayan bir Türk halkıdır. Kumuklar Kafkasya’da Azerbaycan Türklerinden sonra en kalabalık, Kuzey Kafkasya’daki en büyük Türk halkıdır.
Genel olarak Kumukların kurgusal nesrinin, özellikle hikâye türlerinin, oluşumu ve gelişimi, yirminci yüzyılın başlarına rastlar. Ancak Kumuk hikâyesinin kökenleri sözlü halk sanatına kadar uzanır: mitler, peri masalları, efsaneler, gelenekler, anekdotlar, yüzyıldan fazla bir süredir, gözle görülür yüksekliklere ulaştı.
1960’lardan başlayıp 80’li yıllar boyunca, Kumuk hikâyesi, çeşitli tarz ve ideolojik-tematik yönde genişledi ve köklü değişikliklere uğradı. Hikâyenin ve şiirin zenginleşmesindeki önemli etkenlerden biri, hiciv ve mizahi yönün gelişmesiydi.
1990’larda başlayan modern, Sovyet sonrası dönem, Kumuk hikâyesinin metinlerinin konusu, sanatsal yapısında köklü değişikliklere yol açtı. Dünyanın, insanın ve zamanın yeni modellerinin geliştirildiği özel bir manevi yol olarak algılanmaya başladı. Bu dönemin Kumuk hikâyesinde, Sovyet dönemine özgü ideolojik tutumlardan uzaklaşma arzusu, evrensel, hümanist ilkeleri takip etme çabası vardır.
Günümüz Moğolistan Kazak Öyküsü
Bugün Kazakistan’da yaşayan on iki milyon Kazak dışında Doğu Türkistan’da bir buçuk milyon, Özbekistan’da bir buçuk milyon, Moğolistan’da yüz otuz bin civarında Kazak yaşamaktadır. Dolayısıyla adı geçen ülkelerde de Kazakistan’daki gibi bir Kazak edebiyatı geleneği mevcuttur. Moğolistan Kazakları da sayıları az olmasına rağmen güçlü bir yazılı edebiyat geleneğine sahiptir.
Yüzde doksanı Bay-Ölke yani Zengin Ülke diye adlandırdıkları Bayanölgiy ilinde yaşayan, nazmın ve nesrin her türünde fevkalade yetkin ürünler veren Moğolistan Kazakları bin dokuz yüz kırklı yıllardan itibaren bir yazılı edebiyat geleneği oluşturmaya başlamışlar ve özellikle hikâye ve şiir türünde yerliliği aşarak evrenliliğe ulaşacak seviyede eserler meydana getirmişlerdir. Elbette bunda Kazak ulusunun olağanüstü zenginlikteki sözlü edebiyatının ve sanatkâr ruhunun yanı sıra Bay-Ölke’nin her köşesi bir masaldan çıkmış kadar şaşırtıcı sıra dışı tabiatı da etkili olmuştur.
Günümüz Moğolistan Kazak Öyküsü adlı bu eser, Türkiye’de Moğolistan Kazaklarının edebiyatıyla ilgili yayımlanmış ilk kitaptır. Bildiğimiz kadarıyla Bay-Ölke Kazaklarının hikâyelerini bir araya toplamış böyle bir kitap Kazakistan’da da mevcut değildir.
Kitapta otuz üç yazarın otuz üç hikâyesi yer almaktadır. Yazarların ortak özelliği Moğolistan’da doğup büyümeleri ve Bay-Ölke’yle bağlarını bir biçimde sürdürmeleridir.
Günümüz Tatar Öyküsü
Tatar Edebiyatının her ne kadar bin yıllık bir tarihi olduğundan bahsetsek de bununla kastedilen aslında Tatar şiirinin geçmişidir. Hem sonra o eserlerin büyük bir kısmı Türkî halkların pek çoğu için ortaktır. Tatar öykücülüğü, daha geniş anlamda Tatar nesri, yeni dönem edebiyatın özellikleriyle 19. yüzyılın sonunda 20. yüzyılın başında ancak kendini gösterir.
Yüz yılı aşkın zamandır öykü, Tatar okuyucusunun edebiyatta en sevdiği bir yazı türüdür. Öykünün kısalığı, fikir ve tasvir bakımından zenginliği kuşkusuz bunun en önemli sebebi. Alegori, kinayeler, şiire özgü teknikler, entrika da olduğu zaman öykünün önemi, sürükleyici gücü daha bir artmaktadır.
Bu zengin tür çeşitliliği yirmi birinci yüz yıl öyküsüne de has bir özelliktir. Türk kardeşlerimizin beğenisine sunulan bu seçkide biz, yaşayan otuz yazarımızdan birer öykü seçtik. Öykü yazarlarımızın sayısı çok daha fazla elbette. Fakat kitabın hacmi sınırlı olduğundan özellikle bu sahada meşhur olmuş yazarlarımızın eserlerini sizlere takdim etmekle yetinmek durumunda kaldık.
Günümüz Türkmen Öyküsü
Türkmen edebiyatına öykü, Rus edebiyatı vasıtasıyla Ekim Devrimi sonrasında girmiştir. İlk öykü denemeleri, 1922’de görülmeye başlar. Bu yıllarda Sovyet sistemine bağlı yazarlara verilen eğitimlerle edipler, ilk romanlarını yazmadan önce kısa ve uzun öyküler kaleme alırlar. Türkmen öykücülüğü, gelenekten miras aldığı destan ve halk hikâyesi kültürünü de kullanarak zaman içerisinde büyük bir ilerleme kaydeder.
Türkmen edebiyatında öykü gibi diğer edebi türler de 1950’li yıllara kadar yeterince gelişme gösteremez. Hem yazar hem de eser sayısı oldukça azdır. Bunun üç sebebi vardır: İlki 1937 katliamlarıdır. İkincisi II. Dünya Savaşı ve üçüncüsü de 1948 büyük Aşgabat depremidir. Söz konusu üç büyük felaket, Türkmen aydınlanmasını ve edebiyatını tırpanlamıştır. Bu acı hadiseler sonunda birçok Türkmen aydını ve edebiyatçısı yaşamını yitirmiştir. Genç yaşta hayata veda eden ediplerden ötürü sanat ve edebiyat faaliyetleri doğrudan etkilenmiş ve yeni eserler ortaya çıkamamıştır.
Temelde iki döneme ayrılan Türkmen öykücülüğü, Sovyetler birliği döneminde daha çok resmi ideolojinin gölgesinde neşirler yapar. 1991 yılında Türkmenistan’ın bağımsız olmasıyla Sosyalist ideoloji rafa kaldırılır. Bundan sonra Türkmen öykücülüğü bağımsızlık etkisinde yeni temalarla tanışır. Ancak önceki sistemdeki gibi yazar ve şair yetiştiren kurumlar olmadığından, yeni dönemde edipler kendi kabiliyetleriyle ortaya çıkarlar.
Günümüz Irak-Türkmen Öyküsü
Irak Türkmen edebiyatı, Lozan (1924) ve Ankara (1926) anlaşmalarından sonra Türk dünyası edebiyatından, özellikle de Anadolu edebiyatından farklı olarak kendine özgü bir çizgi oluşturmaya başlamıştır.
Türk edebiyatında hikâye türünün yerli ürünleri, Ahmet Mithat Efendi’nin 1870 yılında basılan Kıssadan Hisse ve 1871’den 1895 yılına kadar dizi halinde 25 cüz devam eden Letaif-i Rivayet adlı kitaplarıyla başlamıştır. Ahmet Mithat Efendi (1844-1912), Mithat Paşa ile birlikte Irak’a gelerek Zevra gazetesinin kurucusu ve ilk başyazarlığını yaptığı sıralarda Kıssadan Hisse kitabını Bağdat’ta yazıp yayınlamıştır.
1900’lü yılların başından itibaren özellikle Kerkük’te yayınlanan gazetelerde zaman zaman hikâyeler yayımlandığı görülmektedir.
Irak Türkmenleri, edebiyat türleri arasında hikâye türünü hiçbir devirde ihmal etmemişlerdir. Ancak kendi dillerinde eğitim görmedikleri için bu türde zorluklar çekerek, kalem oynatmayı gerektiği gibi becerememişlerdir. Bu durum Kardeşlik dergisi (1961-devam etmektedir) ve daha sonra Yurt gazetesiyle (1970-2003) Birlik Sesi dergisinin (1971-2003) yayın hayatına başlamasıyla, tam olarak değişmiş ve seksenli yıllara gelinince Türkmen hikâye ve romancılığı zirveye varmıştır. Bu üç yayın organında yüzlerce hikâye yayınlanmıştır. Bunların, teknik, dil, üslup, kurgu ve tema bakımından en güzel örneklerini bu kitapta adı geçen yazarlarımız vermiştir.